Sosyal Medya

Makale

AK PartiÂ’nin yeni misyonu

AK Parti medyasında bir süredir “Atatürkçülük” manifestoları yayımlanıyor. CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın dünkü konuÅŸması da bir “Atatürkçülük” manifestosuydu. Zoraki deÄŸil bu “Atatürkçülük”. Gönüllü. Dahası coÅŸkulu. Hatta militan. Baksanıza; bazı AK Parti teÅŸkilatları “Atatürkçülük”ün en önde gideni olduklarını göstermek için nasıl da çırpınıyor...

80 milyon nüfuslu Türkiye’de her görüşten insanların olması tabiidir. “Atatürkçüler” de elbette olacak ve biz bunu böylece kabul edeceÄŸiz. Ä°yi de, “Atatürkçülük”ün bayraktarlığı AK Parti’ye mi kaldı? ErdoÄŸan öyle düşünüyor olmalı ki, “Atatürk”ü Marksist söylemli faÅŸistlerin tekeline bırakmamaktan bahsediyor ve “CHP gibi amorf bir partinin Atatürk’ü milletimizden kaçırmasına rıza göstermeyeceÄŸiz” diye konuÅŸuyor.

Ä°spanya İç Savaşı sırasında Salamanca Ãœniversitesi Rektörü Profesör Don Miguel de Unamuno, General Franco’nun adamlarına “Sizde kaba kuvvet var ama adalet yok. Yeneceksiniz ama ikna edemeyeceksiniz! (Vencereis pero no convencereis!)” diye seslenmiÅŸti. “Atatürkçüler” de vaktiyle rakiplerini yenmiÅŸ ama asla ikna edememiÅŸlerdi. Ä°kna iÅŸini ÅŸimdi ErdoÄŸan ve AK Parti hallediyor.

Ben şahsen hâlâ ikna olmadım, olmuyorum, olmayacağım!

ABDULLAH GÃœL'ÃœN 'SIKICI' KONUÅžMASI

Eski CumhurbaÅŸkanı Abdullah Gül, 3 Kasım Cuma günü BahçeÅŸehir Ãœniversitesi 9. Diplomat Okulu’nun açılışında uzun bir konuÅŸma yaptı. Vurdusuz kırdısız bir konuÅŸma. Günümüz siyasi söylem ve hitabet standartlarına göre gayet sıkıcı. O standartlardan sıkılanlar için ise güzel bir deÄŸiÅŸiklik.

Dedi ki, mesela:

“Dış politikasının güçlü olabilmesi için bir ülkenin önce evinin içinin düzenli olması lazım. Evinin içi düzenli olmayan bir ülkenin çok güçlü bir dış politika güdebilmesi mümkün deÄŸildir. Onun için hep derler ‘Foreign Policy starts at home’, yani dış politika önce evinde baÅŸlar. Evin içi dediÄŸimde saÄŸlam bir siyasi yapı, kuvvetler ayrılığına baÄŸlı demokratik bir sistem, hukukun evrensel ÅŸekilde eÅŸit uygulandığı -güven veren, ayrım yapmayan, sadece haklı ve haksız ayrımı yapan- bir hukuk düzeni, temel hak ve özgürlüklerin evrensel anlamda garanti altına alındığı bir ülke kastediyorum. Åžeffaflık, hesap verebilirlik, iyi yönetiÅŸim dediÄŸimiz ilkelerin geçerli olduÄŸu bir ülkenin dış politikası da muhakkak ki güçlü olur. Böyle bir ülkenin çizdiÄŸi porte bütün dünyada güçlü olur… O ülke önce çevresine sonra da dünyaya karşı hem model olur, hem ilham kaynağı olur. Ve nitekim uzun bir süredir Türkiye bu açıdan baktığımızda bütün çevremize gerçekten ilham kaynağı olmuÅŸtur.”

“AB - Türkiye iliÅŸkileri Avrupa’ya bir taviz olarak görüldüğü andan itibaren AB’yle iliÅŸkileri hemen kesmek gerekir. AB ile Türkiye iliÅŸkileri, AB’ye katılım yönünde yapılan reformlar, kanun deÄŸiÅŸiklikleri, yönetmelik deÄŸiÅŸiklikleri, bunlar Türkiye’nin, Türk insanının faydasına mı deÄŸil mi buna bakmak gerekir. Bakarsanız, bütün bu süreç, Türkiye’nin en baÅŸarılı olduÄŸu, ekonomisinin en güçlü olduÄŸu, üniversitelerinin geleceÄŸe yönelik büyük açılımlar yaptığı dönem bu çerçeve içerisinde olmuÅŸtur. Dolayısıyla bunu bir taviz olarak asla görmemek gerekir. Zaman zaman Avrupa’nın içerisinde çok yanlış, öngörüsüz liderler çıktı. Fransa CumhurbaÅŸkanı’nın olduÄŸu gibi. Bunlar daima Türkiye’ye karşı önyargılı oldular ve Türkiye ile bu müzakere sürecini hep tıkadılar ve o zamanlar ben TBMM’de yaptığım konuÅŸmalarda hep ÅŸunu söyledim, Avrupa’yı bırakın dedim, formül elimizde; ne yapılacağı, yol haritası önümüzde. Biz kendimiz bu fasılları fiili olarak açıp kapayabiliriz. Bu kuralları adapte ettiÄŸimizde, demokratik, hukuki, ekonomik, mali kurallarımızın standartlarını yükselttiÄŸimizde Türkiye tabii ki daha güçlü hale gelecek. Daha güçlü olan Türkiye ile herkes doÄŸal olarak daha çok iÅŸbirliÄŸi yapmak isteyecek. Bugünlerde doÄŸrusu bunun çok zayıfladığını görüyorum ve bunların tekrar yerli yerine konmasının Türkiye’nin çıkarına olduÄŸuna inanıyorum.”

Bu bir aklıselim beyannamesidir. Aklıselimi dışlayan bir yerlilik ve millilik anlayışına sahip olanlar anlamasa da, yerimizin-yurdumuzun ve milletimizin ihyasına adanmıştır.   

“Abdullah Gül, ancak normal ÅŸartlar altında yapılabilecek olan ÅŸeylerden bahsediyor. İçeriden ve dışarıdan bunca taarruz altında beka savaşı verirken yapabileceÄŸimiz ÅŸeyler deÄŸil bunlar. Polyannacılığın lüzumu yok” diyecek olursanız… Bosna-Hersek Müslümanlarının 1992-95 savaşındaki vaziyetinden daha mı kötü bir vaziyetteyiz? Nüfusumuzun onda biri katliamdan mı geçirildi? Åžehirlerimiz bombardımanlarda yerle bir mi oldu? Aliya Ä°zzetbegoviç, o vaziyette, o soykırım fırtınasının ve beka savaşının orta yerinde bile demokrasi ve hukuk devletinin üstüne titriyor, “bu meÅŸakkatli zamanda demokrat olmaya çabalama”nın gereÄŸini vurguluyordu.

Ä°zzetbegoviç “bilge lider”se, Gül’ün yukarıdaki sözleri de bilgece.

EREN BÃœLBÃœL YETÄ°MHANESÄ°

Ä°HH Ä°nsani Yardım Vakfı ve “Sabah Namazı Devrimi” hareketi, Trabzon Maçka’da terörist PKK’nın saldırısında ÅŸehit düşen 15 yaşındaki Eren Bülbül adına Somali’de bir kız yetimhanesi inÅŸa etmek için kampanya baÅŸlattı.

Yetimhanenin maliyeti 550 bin TL. Hayırseverler, cep telefonlarıyla, EREN BÃœLBÃœL yazıp 3072’ye kısa mesaj atarak 5 TL bağışta bulunabilirler. Ayrıca Ä°HH’nın banka hesaplarına -“Eren Bülbül” diye belirterek- diledikleri miktarda para da yatırabilirler.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.